9 Nisan 2015

DÜĞÜN HİKAYESİ: ZERRİN&ESAT

Bazen öyle anlar yaşarız ki dudak ısırtan, kıskandıran, duygulandıran, içini kıpır kıpır yapan... İşte Zerrin ve Esat çiftimin düğünü de benim için öyle bir andı.
Zerrin benim üniversiteden asistan hocamdı. Benim artık özel gün fotoğrafçılığı yaptığımı bildiği için bir gün beni aradı ve "İnanmayacaksın ama ben evlenmeye karar verdim!" dedi. Ne kadar güzel bir duygu biliyor musunuz zamanında size ders vermiş değerli bir insanın sizi evlenmeye karar verdiğini müjdelemek için arayacak kadar yakın görmesi.
Sade, aile arası bir düğün gerçekleştireceklerini, aslında Phuket adasında istediklerini ama şartlar el vermediği için Bozcaada'da  Phuket'i aratmayacak derecede bir yer ayarladıklarını ve YAŞANACAK O ÖZEL ANLARI BENİM FOTOĞRAFLAMAMIN NASIL BİR FİKİR OLDUĞUNU sormasıyla ellerim titremeye kalbim hızla atmaya başlamıştı. Hiç tereddütsüz "Seve seve!" dedim. Boran daha süt çocuğuydu ve bu yüzden ailecek gitmeye karar verdik.
Bütün plan ve programlar yapıldı, hiçbir aksilik yaşamadan Çanakkale'ye geldik ve oradan da Bozcaada'ya geçiş yaptık.
Düğün yeri olarak Bozcaada Ataol Beach ayarlanmıştı. Burada her bir misafirin kalması için bungalov evler mevcuttu. Yaklaşık 30 misafir vardı ve biz gittiğimizde kahvaltı yapıyorlardı. Hemen bu anı ölümsüzleştirmek istedim. Ekim ayı olmasına rağmen mis gibi bir hava vardı.


Kahvaltıdan sonra plan ve programı bir kez daha konuştuk ve çiftime hazır vaktimiz varken sahil kenarında çekim yapmayı önerdim. Bu fikre bayıldılar ve önerim üzerine saf ve temiz aşkı ifade edecek olan beyaz renginde kıyafet giyinmelerini rica ettim ve beni kırmadılar. O kadar doğal o kadar tatlı bir çiftti ki ben yönerge vermeden en doğal halleriyle takıldılar ve ben de büyük bir heyecanla o anları fotoğrafladım.




 
O kadar aşkla bakıyorlardı ki birbirlerine...


Bazen çocuklar gibi eğlendiler..



Bazen de bir duruşla ve bir bakışla içlerindeki aşkı fısıldadılar etrafa..


 Bu kısa süreli çekimden sonra öğleden sonra yapılacak olan kokteyl için Bozcaada'ya alışverişe çıktık. Evet çift kendi almaya gitti eksikleri, ne kadar doğal değil mi? 






Gezintimiz sırasında küçük bir kahve molası verdik ve sevgili hocam bana ve Birkan'a "Birbirine eş mi yoksa karı-koca mı denmeli?" ile ilgili okuduğu ve etkilendiği bir yazıyı paylaştı. Sonrasında bu yazıyı buldum ve sizinle de paylaşmak istiyorum. Ben bu yazıyı ne zaman okusam çok etkileniyorum:


Bakma daha ilkel durduğuna sen, ruhu vardır kelimelerin. “Karı-koca” “eş”ten daha çok şey anlatır.
Hatta belki bize unutulmuş bir şeyi söyler.

Sahi, biliyor musun? Neden erkeğe “koca”, kadına da “onun karı” demiş eskiler?
Kedilerin eşi olur, terliklerin de… İnsanın eşi olmaz. Bir ömür eşlik ediyor diye mi sevgiliye eş denir? Eşlik etmek yeter mi? Fazlasını beklemez mi insan yârinden? Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki, evlenecek erkeğe eskilerin neden ”koca” dediklerini. Çünkü “koca” bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir. Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir.

Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişler. Bakma şimdi evlenenlerin “karı-koca” ilan edildiğine. “Koca ve onun karı” olmalıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı adam. Kar gibi pak ve masum olmalı kadın. Örtmeli ve bir ömür, süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür…

Eşim olma, karım ol! Bana benzemeye çalışma sakın. Bana benden lazım değil bir tane daha. Ama unutma ki sensiz yarımım. Her zaman söylemem, ama sen anla.

Eşim olma, karım ol! Beni tamamla…

EMİN KARADEMİR





Kokteylde hangi şarapların içileceği tadımla karar verildi. Sonrasında da Bozcaada'ya özgü damla sakızlı kurabiyelerden de alıp tekrar düğün yerine geçtik.
Çiftim denizi çok sevdiği için böyle bir pozu özellikle istediler.





Alışveriş sonrasında otele geçiş yaptık. Artık hazırlanma zamanı gelmişti!

Çiftim ayakkabı olarak o günü rahat geçirebilecekleri akıllıca bir seçim yapmışlardı.
Gelin tacını üniversiteden bir öğrencisi hazırladı..

Saçlarını kız kardeşi ve çok yakın bir dostu hazırladı.




Yüzüklerde birbirlerinin ismi yazıyordu.

Makyajı da yine tahmin edebileceğiniz gibi yakın bir aile dostu yaptı.. Makyaja da çok gerek yoktu zaten, gelinim doğal güzellerdendi..







Gelinliğin boyun kısmı deniz kabuklarıyla süslenmişti; ama en önemlisi bu deniz kabuklarını damadım Ali Esat toplamıştı deniz kıyısından..






Veee hazırız!



Nereye mi gidiyoruz yine? Kokteylin gerçekleşeceği yere minik bir tekne ile gelecekleri için yine yollardayız..






Son bir fotoğraf aldıktan sonra hızla kokteyl alanına gitmek için yola çıkıyorum..


Akşam gerçekleşecek olan parti için her şeyin hazır olduğunu gördüm..







Davetliler de kokteyl alanına geçiş yapmışlardı bile..



Ve... Çiftim göründü..




Sahilde ayakkabılarını çıkarıp taşlarla oluşturulmuş kalp şeklinin içine girdiler..



Birbirlerinin gözlerinin içine bakarak şu sözleri söylediler:

Zerrin:...
Öyle içten ki yüreğimin en derinindeki yerin;
Çıkarı yok,
Çıkası yok,
Çıkarasım yok..

Esat:
Seni bir çivi gibi çaktım çünkü beynime
Ve toplayıp bütün kerpetenleri
Attım denize...

Herkesin gözleri doldu, benim bile!



Nikah şekeri olarak yine deniz sevdalarını belli edecek bir seçenek seçmişlerdi..
Kokteyl için hazırlanan bu güzel masayı atlamak ayıp olurdu..


Çekim sırasında aklıma bir fikir geldi. Çekimde kullanırım diye hazırladığım ipli kalpleri davetlilere dağıttım ve içlerinden geçen cümleleri çift için yazarak kokteyl alanındaki yeşilliklere asmalarını rica ettim.










Çiftimin mimiklerinden anladığım kadarıyla onlar için unutulmaz bir anı oldu..





Kokteyl sonrasında bir saat ara verildi ve saat 19:00'da akşam yemeğine geçildi. Hava kararınca ortamın güzelliği daha da ortaya çıkmıştı..






Çiftim doyasıya eğlendi ve bu güzel günün hakkını verdiler; stres yapmadan endişelenmeden, günü akışına bırakarak...



  İyi ki sizinleydim o gün iyi ki aklımdan bir türlü çıkmayan bu güzel düğünün şahidi oldum. Ömür boyu mutluluklar dilerim, Allah sizi ayırmasın! 

Yorumlarınızı aşağıda paylaşabilirsiniz, sevgiler!

Hiç yorum yok: