28 Mayıs 2015

ÇOCUĞUNUZ HASTALANINCA DENEME TAHTASI YAPTIRMAYIN!


"Anne olunca anlarsın." 
Gençliğimizde annelerimizden ne kadar da çok işittiğimiz bir söz değil mi? Ama hakkaten de ne kadar da doğru bir sözmüş anne olunca anladım.

Çocuğunuz olduğunda sizden bir parçanın kopup bağımsızca hareket ettiğini ama tüm sorumluluğun sizde olduğunu görüyorsunuz. Artık onun için yaşamaya başlıyor, "hayatta yapamam!-(mesela uykusuz kalamam) dediğiniz şeylerin ters teptiğine şahit oluyorsunuz. :)

Peki ya hasta olduğunda, yattığı odadan öksürük sesi geldiğinde, başını ellediğinizde ateşi olduğunu hissettiğinizde neler oluyor? İçinizden bir parça kopuyor uykularınız kaçıyor değil mi? Ya onun için doğru doktoru seçmeye gelince sıra? Hangi ebeveyn çocuğunun ameliyat olmasını ya da gereksiz ilaç içerek büyümesini ister ki?

Boran geçen sene kreşe başladıktan iki ay sonra kulak ağrısıyla uyandı ve geceyi inletti resmen. Neye uğradığımızı şaşırmıştık ve vakit kaybetmeden acile götürdük. Ağrı kesici verdiler. Sabaha KBB'ye götürün orta kulak iltihabı olabilir dediler. 

Doktora götürdüğümüzde ukala bir asistan sanki hasta görmekten bıkmışçasına bir içtensizlikle oğlumuzu kontrol etti ve orta kulak iltihabı teşhisi koyup antibiyotik tedavisi başlattı. Eğer geçmezse tedavinin uzatılması gerektiğini söylediğinde minicik bir bedenin o kadar antibiyotiği nasıl kaldırabileceğini düşünmek bile istemedim. İlk kutuyu kullandık. Değişiklik olup olmadığını kontrol etme amaçlı tekrar götürdüğümüzde iltihabın hala durduğunu, ikinci kutuya geçilmesi gerektiğin, yine geçmezse ameliyatla tüp takılacağını söyledi.

Anneyim ya, sinmedi işte içime.. 
Dedim bu böyle olmaz başkasına götüreceğim. 
Özel doktor buldum. 
Kreşe başlayan çocuklarda bu tür iltihaplanmaların görülebileceğini, yazın geçtiğini söyledi ve beklemede kalmamızı söyleyerek içimize su serpti. Fakat oğlumun boynunda bir de minik bezeler yer alıyordu bu bizi korkutmuştu. Doktora bu bezeleri de danıştığımızda şüpheyle yaklaşıp bir sürü kan tahlili istedi bizden. 
Yaptırdık...
Tertemiz çıktı...
Takipte kalacağız denildi..
Bir iki ay sonra tekrar kontrole çağrıldık ve yine belirsiz şekilde "Allah Allah ne ki bunlar?" teşhisiyle (!) geri yollandık. İşte o anda aklınıza ne senaryolar geliyor biliyor musunuz? Acı acı yutkunuyorsunuz resmen..

Bu belirsizlik beni aşırı rahatsız etti ve yeni bir profesör KBB'ci buldum. İnceledi oğlumu. "Hımmm, kulakta tüp olmalı, bir de geniz eti var. (İyi de benim oğlum hasta olup burnu tıkanmadığı sürece asla ağzından nefes alarak uyumaz uyku apnesi yaşamaz bu nerden çıktı şimdi?) Almışken hepsini alalım. Ama tüp düşebilir ona göre, bir daha takmak zorunda kalırız o zaman. ( Yani bildiğin paraya sıkışırsa kontrole çağıracak anlaşılan diyecek ki aa düşmüş hadi bir daha ameliyat edelim, zaten oğlunuz da çok zevk alıyor ameliyattan.)Şaşırtıcı olay ne biliyor musunuz; bezeleri sorduğumuzda muayene bile etmeden onların lenf bezi olduğunu, ağrı ateş kızarma olmadıkça önemsiz olduğunu söylemesi! Yani şöyle bakıyorsunuz bir doktor başka birşey deyip diğer şeyden şüphe ediyor öteki onu normal bulup ötekinde diretiyor..
Olmadı..
İnanmadım..
İçim cız etti..
Kocam bir yandan diyor ki "Profesör dedi bunları; ötesi var mı, ameliyat ettirelim!"
Evet ötesi var; 
ANNE YÜREĞİ...

Kuzenimle bir gün sohbet ederken bütün bu yaşadıklarımı anlattım ve bana bir site önerdi; www.anneoluncaanladim.com  Bu sitede Çocuk Hastalıkları uzmanı doktor Kadir Tuğcu var. Kuzenim kızı doğduğundan bu yana bu siteyi takip ettiğini, forumları okuduğunu ve çocuğunu ilaçsız antibiyotiksiz büyüttüğünü söyleyince bunun önce şanstan ibaret olduğunu düşündüm. Ama artık o kadar sıkışmıştım ki köşeye bu siteyi inceleme zamanım geldiğini fark ettim.

Sitede paylaşılan forum yazılarını okudukça kanım dondu. Ne kadar hastalık hastası hale getirilmişiz!
Düşünsenize öksürükten bile korkar olmuşuz! Oysa öksürük, vücutta istenmeyen bir maddenin atılması için vücudun verdiği tepki bunu hepimiz biliyoruz; peki öksürük ilacıyla öksürüğü kesmeye çalışmayan var mı aramızda? Varsa tebrik ederim! Çünkü öksürüğü kestiğiniz anda vücut artık tepki veremediği için o istenmeyen maddeler elini kolunu sallaya sallaya vücutta istediği yere yayılıyormuş sonra kendimizi acillerde buluyormuşuz; hemen bir antibiyotik.. Biraz da nefes açıcı.. Ooohhh miss..

Ne olur çocuğunuz öksürdüğünde bırakın öksürsün; o öksürük balgam atmak içinse mücadele etsin ve atsın onu!Bu, orada yazan yazılardan edindiğim tek bir örnek. Merak ettiğiniz diğer konular için araştırma yapmak artık sizin vicdanınıza ve araştırma ruhunuza kalmış. 

Yukarıda anlattığım hastalık özetini doktor bey ile paylaştığımda kesinlikle ameliyatlık bir durum yaşamadığımızı, çıkan bezelerin bağışıklık sistemi parçası olan lenf bezleri olduğunu kızarma, ateş ağrı olmadığı sürece önemsenmemesi gerektiğini, illiadin damla ile oğlumun eski haline döneceğini yazdı.
Uyguladım...
İYİLEŞTİ!!!!
AMELİYATTAN KURTULDU!
TÜP DE TAKILMADI!
Şaşırtıcı değil mi?

Bu siteyi keşfettiğimden beri oğlum 2 seneye yakın ilaçsız yaşamını sürdürüyor. Bu çok mutluluk verici bir şey! Siz şimdiye kadar "Çocuğunuz grip olmuş." teşhisi koyan doktorla karşılaştınız mı? Türkiye'de grip diye bir hastalık yok artık; ya alerji olmuş oluyorsunuz ya ameliyatlık oluyorsunuz ve en kötüsü iyileşemiyorsunuz. Lütfen daha bilinçli hareket edelim, kendimiz için; çocuklarımız ve sağlığımız için!

Oğlumdaki bezeler hafta sonu kabakulak dedirtecek derecede büyüdü. Ama artık Kadir bey sayesinde o kadar soğukkanlı yaklaşıyorum ki ona yazdım, 40 derece sıcaklık veya kızarma olmadığı sürece asla antibiyotik yok, kendiliğinden geçecek dedi. Ben tüm kalbimle inandım dediklerine. Ama kocam hep şüphe içinde kalıyordu, somut olarak birine göstermeden içi rahat etmiyordu. Bu nedenle Kadir bey'in önerdiği, öyle işini kolay yoldan para kazanmaya çevirmemiş, layıkıyla yapan İstanbul'da ikamet eden kulak burun boğazcı Prof. Dr. Mehmet Ali Şehitoğlu'na götürelim dedim. 

Mehmet Ali Şehitoğlu;

Şu zamanda eşi benzeri zor bulunan doktorlardan biri! 

Öncelikle GÜLERYÜZLÜ! 

ÇOCUĞA NASIL YAKLAŞILACAĞINI BİLİYOR! (Bu arada çocuk doktoru değil kulak burun boğazcı, yani her yaşa hitap ediyor yanıltmayayım) 

EBEVEYNLERİ YAŞANAN PROBLEM NEDİR; YANILDIĞIMIZ NOKTA NEDİR, NASIL TEDAVİ UYGULANIR GÖRSELLERLE DESTEKLEYEREK ANLATIYOR!
İÇİNİZDE MİNİCİK BİR KUŞKU BİLE KALMIYOR!

Prof. Dr. Mehmet Ali Şehitoğlu oğlumu muayene etti ve özetle; oğlumun sapasağlam olduğunu, kreş döneminde 7 yaşa kadar bu tür işitme kayıplarının, burun tıkanıklıklarının, beze büyümelerinin normal olduğunu, 7 yaştan sonra bunlardan kurtulacağımızı, yetişkin bir bireyle çocuk kulak yapısının aynı özelliklere sahip olmadığını, bu yüzden bu tür tersliklerle çok karşılaştıklarını tane tane tüm ayrıntılarıyla anlattı. İçimi bir tatlı huzur aldı ki anlatamam. 

O geniz eti var ya herkesin ağzında dolanan, en küçük şüphede "Geniz eti var aldır!" dedirtecek boyutta.. Yazık o ete valla, hiç günahı yok onun..

O tüp var ya o tüp; takılan ama çıktığı zaman yine herşeyin eski haline döndüğü..

O grip olunca oluşan "burun sıvısının" orta kulakta birikme ihtimali veya gerçekten orta kulakta oluşan iltihap ve bu iki vaka arasındaki o İNCECİK ÇİZGİ var ya.. Sıvıyı iltihap diye yorumlayıp antibiyotik tedavisi, ameliyat uygulamaları yapılması var ya..

Prof. Dr. Mehmet Ali Şehitoğlu'nun iletişim bilgilerini seçerek paylaşmak isterim ve umarım başkalarını da tuzaklardan kurtarmış olurum, o zaman ne mutlu bana!

ADRES: Bağdat Caddesi Vezir Sokak Sekizler Apt. 10/2 Caddebostan/Kadıköy
TELEFON: 0216 411 34 35





12 Mayıs 2015

DÜĞÜN HİKAYESİ: GİZEM&SALİH

Ya ben napacam böyle?? Her çekimde çiftlerimi kıskana kıskana bir gün ortadan çatlayıp gideceğim gibi görünüyor. Gizem ve Salih de birbirine olan saygısıyla, sevgisiyle, gelin çıkarmasıyla, yaptıkları o İLK DANS ile beni benden aldılar. Fazla uzatmadan onların hikayesinden bahsetmek istiyorum;


Nostalji yapalım; Gizem'le tanışmama vesile olan gelinim Ceren'in düğününden bir kare! Çok eğlenmiştik ne güzel bir gündü.. İyi ki de tanışmışız!


Gizem düğün günü için somon rengi ayakkabı tercih etmişti. Davetiyeleri sade ve zarifti. Çekimde kullanırız diye de somon-beyaz yapma çiçeklerden oluşan taç getirmişti.


Saç ve makyajı Çukurambar'da yaptırdı. Sade şeyler hoşuna gidiyordu, o yüzden hafif bir makyaj istedi. Zaten o kadar güzel ki makyaja çok da ihtiyacı yoktu aslında..




Kuaför hazırlıkları devam ederken o harika buket geliverdi! Armada'daki çiçekçide hazırlatmışlar bu güzel buketi. Örnek gelin buketi aramaya gittiklerinde o sırada bu bukete benzer bir buket hazırlanıyormuş ve Gizem "İşte bu!" demiş. Tül olmasın artık buketlerde, şu zarifliğe baksanıza!



Gizemmmmm, çok güzelsinnn... 


Veeee benim ekip geldi! :) İlk göz ağrım sevgili gelinim Ceren (çiçekli elbiseli) ve onun düğününde tanıştığımız İpek (beyaz bluzlu) ve Merve (lacivert bluzlu). Gizem'le de Ceren'in düğününde tanışmıştık ve o gün bu gündür sosyal medyadan takip ediyorduk birbirimizi.




Gelinimiz hazır olunca hemen üst kattaki evlerine çıkmak için yola koyulduk..


Damat beyi ve düğün konvoyunu beklemeye koyuldu misafirler..


Veeee Salih geldi. Ama içeri girmesi hiç de kolay olmadı. Sırayla benim ekip kapıya geçip koparabildiğini kopardı damattan :)


Gizem'in en büyük isteği Salih'in onun gelin halini ilk gördüğü anki tepkisini fotoğraflamamdı. Bu yüzden kurnazca bir ortam hazırladık, Salih ne olup bittiğini anlamadı ve üçe kadar sayıp onu Gizem'e doğru çevirdiğimizde "o an"ı yakalayıverdik :)


Sonra o duygusal konuşma yapıldı. Herkesin boğazında bişeyler düğümlendi. Bence kız almada en önemli şey onu "gelin" olarak değil; "ailenin bir bireyi" olarak kabul etmek.. İşte bu o kadar güzel ifade edildi ki konuşmanın sonunda kimse göz yaşlarına hakim olamadı..


Anladığım kadarıyla Gizem ve babası arasında farklı bir sevgi var. Zor koptular yine birbirlerinden... 


Salih Gizem'i alıp giderken bunun hiç de bu kadar kolay olmayacağını nerden bilebilirdi ki? Kapıda onu minik bir misafir bekliyordu..


Apartmandan dışarı çıktıklarında yakın arkadaşları bereket paralarını bıraktılar çiftimin üzerine..



Salih'in kardeşi ve yakın arkadaşı motorsikletle eşlik etti konvoya. Siz hiç papyonla motorsiklet süren birine rastlamış mıydınız? :)


Konvoydan sonra damat evine geçilip oradan da çekimin yapılacağı Alman Konsolosluğu'na geçildi. Burası inanılmaz güzel ve hayranlık uyandırıcı bir yer! Gizem fotoğrafların soft olmasını istemişti. Bence çok yakıştı, ben de çok seviyorum bu tonları. Sizi daha fazla sıkmadan dış çekim fotoğraflarından bazılarıyla baş başa bırakıyorum;













Salih uzun süre araştırıp bu güne özel araba ayarlamışken onunla özel bir çekim yapmasak olmazdı.


İkinci çekim yerimiz Basın Parkı'ydı. Burada çok şirin bir köpek kadrajımıza giriverdi. :)




Dış çekim sonrası Hilton Otel'e geçtik ve Salih'in hazırlık aşamasını fotoğrafladım. İşte birkaç kare..




Gizem çok hoş askı hazırlatmıştı bu güne özel..


 Gizem biraz kilo verdiği için gelinliğinde bollaşma söz konusuydu. Gelinliğini aldığı Dai Gelinlik'i aradığında hiç beklemediğim bir çözümle karşılaştık. Normalde kolay kolay öneride bulunmam ama Dai gelinlik çalışanlarının on dakika içinde gelip çözüm üreteceklerini söylemeleri, düğmeleri tek tek söküp Gizem'in yeni kalıbına göre tekrar dikmeleri beni çok etkiledi. Özverili ve işini severek çalışmaları nedeniyle kendilerini tebrik etmek istiyorum.




Gelinim Ceren Marimar pozu istedi ve ortaya bu komik fotoğraf çıktı :)))


Ayakkabı altına isim yazarken yine kahkahalar koptu..


Arkadaşlar düğün yerine indi ve biz de gün batımına karşı birkaç fotoğraf çektik..



Gizem kokteyl alanına bu güzel ortamı hazırlatmıştı..


Ve büyük bir asaletle içeri girişlerini yaptılar..


Nikah sonrası nikah memuru hayatın müşterek olduğunu belirtip evlilik cüzdanını çiftimin birlikte havaya kaldırmasını istedi..



Ve tüylerimi kaldıran muhteşem dans başladı.. 



Çok güzelsiniz yaaa! Kıskanılası bir çiftsiniz maşallah size binlerce! Çok mutlu olmanız ve bu fotoğraftaki gibi, kahkahalarınızın eksik olmaması dileğimle!